Tekrarlayan Gebelik Kayıpları
Kadın Hast. ve Doğum

Tekrarlayan Gebelik Kayıpları

    Tekrarlayan gebelik kaybı 3 ve / veya 3 taneden daha fazla sayıda gebeliğin, doğuma kadar ilerleyemeden, gebeliğin 20 haftadan daha az süresinde sonlanması olarak açıklanır. Amerikan Üreme Sağlığı Derneği (ASRM) tarafından yapılan son açıklamada ise artık 2 ve/veya 2 taneden daha fazla sayıda yaşanan düşüklerin tekrarlayan gebelik kaybı olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmitşir. Bu durum çiftler için çok üzücü, doktorlar açısından da zorlayıcı bir sorundur. Nedenleri araştırılmalı ve bu durumun bir daha yaşanmaması için tedaviler planlanmalıdır.

    Dünyada her 5 kadından 1 tanesinin yaşadığı gebelik kaybı (abortus) ya da düşük, infertilite açısından mutlaka değerlendirilmeli ve bu duruma neden olan olası tüm kök nedenler araştırılarak çiftlerin özelinde çözüme yönelik tanısal tedaviler planlanmalıdır. Çiftler yakından takip edilmeli ve düzenli kontrol önerilmelidir.

    Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Neden Yaşanır?

    Tekrarlayan gebelik kayıpları farklı nedenlerden dolayı yaşanabilir.

    •  Kromozomal anomaliler
    •  Genetik anomaliler
    •  Anne adayının ileri yaşı
    •  Kan pıhtılaşması
    •  Hormonal sorunlar
    •  Anne adayında yaşanan metabolik hastalıklar (tiroid, diyabet vs)
    •  Bağışıklık sisteminde dengesizlik
    •  Rahimde yaşanan yapısal sorunlar
    •  Çevresel faktörler
    •  Yumurta ve sperm kalitesinde sorunlar

    Anne adayında yumurtalıklarda yumurta gelişimi sırasında yaşanan sorunlar, baba adayında spermde bulunan DNA hasarı, yapısal bozukluklar, sayı azlığı ya da embriyo gelişimi sırasında meydana gelen genetik - kromozomal bozukluklar da gebelikte anomali yaşanmasına neden olur ve ne yazık ki tekrarlayan düşükler ile sonuçlanabilir. Yumurta gelişiminde yaşanan sorunlar en çok anne adayının ileri yaşta olması ve yumurtalıklarda kaliteli yumurta gelişememesinden kaynaklanır. İleri yaşla birlikte yaşanan düşük over rezervi de bu sorun için önemli bir olumsuz faktördür ve infertilite kapsamında değerlendirilmelidir.

    Bazı durumlarda anne ya da baba adayında, hatta bazı durumlarda her ikisinde de genetik anomaliler ya da aileden gelen kalıtımsal gen bozuklukları olabilir. Çiftler kendileri normal hayatlarında bireysel olarak sorun yaşamasalar bile yumurta ve spermlerinden oluşan embriyonun gelişiminde bu gen sorunları ciddi problemlere neden olabilir ve gebelik sürecinde tekrarlayan kayıplar yaşanabilir.

    Anne adayında doğuştan gelen rahim içi şekil bozukluğu ya da rahim içi duvar yapışıklığı gibi sorunlar olabilir. Bazen de önceki yaşlarda yaşanan rahatsızlıklar ya da kazalardan kaynaklanan sonradan olan rahim şekil bozuklukları olabilir. Bunlar rahimde embriyonun tutunmasına ya da tutunsa bile bir süre sonra büyümesine ve sağlıklı şekilde gelişmesine engel bir ortam yaratabilir. Maalesef rahimden beslenemeyen embriyo düşükle vücuttan atılabilir.

    Bağışıklık sistemi son yıllarda gebelikle ilgili olarak en çok üzerinde konuşulan ve araştırma yapılan bir diğer konudur. Özellikle anne adayının bağışıklık sistemi yaşadığı hormonal dengesizlikler nedeniyle vücutta yerleşmeye çalışan embriyoya karşı savaş açabilir ve doğal katil hücreler olarak adlandırılan NK hücreleri nedeniyle düşüğe ortam hazırlayabilir. Vücutta yabancı bir varlık olarak nitelendirilen embriyo maalesef yenik düşerek, düşükle vücuttan atılabilir.

    Tiroid ya da diyabet gibi metabolik hastalıkların kontrol altında tutulması yine hormonlar açısından önemli ve gebeliğin sağlıkla ilerleyebilmesi için de metabolik olarak gereklidir. Hormonal dengesizliğe neden olan bu metabolik hastalıklar daha gebelik öncesinde düzene alınmalı ve anne adayı kontrol altında tutularak gebelik sürecine bu şekilde başlanmalıdır.

    Son yıllarda çok fazla rastladığımız kan pıhtılaşma sorunu da tekrarlayan gebelik kayıpları için önemli bir nedendir. Kanın akışkan özelliğini kaybederek jel formuna dönüşmesi anlamına gelen‘’Tromboz’’ yani kan pıhtılaşması, vücudu kan kaybına karşı koruyan önemli bir savunma mekanizmasıdır. Tromboz, normal şartlarda vücutta hormonlar tarafından kontrol edilen özel bir durumdur ve hormon dengesi normal olan kişilerde, günlük yaşamda pıhtılaşma sorunu yaşanmaz. Ancak gebelikte mevcut hormon dengelerinin bozulması tromboza neden olan hormonların daha fazla salgılanmasına yol açabilir. Bu durumda kan, vücut içinde pıhtılaşır ve akma özelliğini kaybeder. Bu şekilde anne adayında‘’derin ven trombozu’’ ve ‘’pulmoner emboli’’ gibi rahatsızlıklar ortaya çıkarak düşük riskini de artırır. Gebelik öncesinden itibaren kontrol altına alınması gereken bu durum, düzenli şekilde de takip edilmelidir.

    Soluduğumuz kirli hava, kullandığımız kimyasal içerikli ürünler, vücutta toksin birikimi, radyasyona maruz kalmak ve hatta stres bile tekrarlayan düşüklere neden olabilecek kadar etkili olabilir. Gebelik öncesinde bu şartlar da değerlendirilerek kontrol altında tutulması gebelik için olumlu fark yaratabilir. Tıbbi tedavilerin yanı sıra göz önünde bulundurulması önerilir.

    Tekrarlayan Gebelik Kayıpları için Çiftlere Hangi Testler Yapılmalıdır?

    Öncelikle anne ve baba adaylarının tek tek bireysel medikal geçmişleri, geçirdikleri hastalıklar, ailelerinin tıbbi öyküsü, mevcut metabolik hastalıkları ve bildikleri genetik bir sorunlarının olup olmadığı öğrenilir. Fiziksel olarak muayeneleri gerçekleştirilir.

    Genetik olarak sorun olup olmadığını değerlendirebilmek için kromozom analizi sonuçlarını verecek olan Periferik Karyotip testi yapılır.

    Anne adayında pıhtılaşma faktörünü değerlendirmek için Trombofili paneli incelenmesi istenir.

    Endokrinolojik sorunların tespit edilebilmesi için açlık kan şekeri, glukoz yükleme testi, HBA1c, TSH, serbest T4, prolaktin ve AMH hormonlarına bakılır.

    Bağışıklık sisteminde sorun olup olmadığına bakmak için antikardiolipin IgM-IgG, Lupus antikoagulan, homosistein, aPTT, protein S ve C değerlerine bakılır.

    Rahim yapısının ve tüplerin incelenmesi için Histerosalpingografi (HSG-Rahim filmi) çekilmesi önerilir.

    Eğer mümkünse düşük materyalinin genetik olarak incelenmesi de önemlidir.

    Tekrarlayan Gebelik Kaybı için Hangi Tedaviler Uygulanır?

    Tekrarlayan gebelik kaybı tedavileri her çift için farklı olacaktır, çünkü her çiftin yaşadığı kök neden diğer çiftten farklı çıkabilir. Hormonal dengesizlik için yapılan tedavi ile genetik sorunlar yaşayan çiftlerin tedavi süreçleri de farklı olmaktadır.

    Temel olarak istatistiksel veri anlamında genetik anomali çıkmayan çiftlerde tedavi sonrasında gebelik ihtimali %77’ye kadar çıkarken, anomali çıkan çiftlerde ise %71 olarak verilebilir.

    Kromozom ya da genetik sorun yaşayan çiftler daha detaylı tetkikler için değerlendirilir. Plasenta biyopsisi ya da amniyosentez sıvı analizi yapılabilir. Genetik sorun yaşayan çiftler için tüp bebek tedavisi önerilebilir. Bu tedavide özellikle embriyolar için PGT (Preimplantasyon Genetik Tanı) testi istenir. Bu testte embriyo hücresine biyopsi yapılır ve genetik olarak sağlam olup olmadığı araştırılır. Sorun yaşayan embriyolar elenir ve sağlıklı embriyolar tüp bebek transfer sürecine alınır.

    Eğer anne adayında rahimde sorun varsa, her şeyden önce rahimdeki yapısal bozuklukların düzeltilmesi amacıyla laparosopik cerrahi girişim yapılır ve sonrasında rahim dinlendirilir. Tüplerde sorun varsa mutlaka çözüme yönelik tedaviler önerilir ve uygulanır.

    Kan pıhtılaşma oranı yüksek anne adayları için doktor tarafından uygun tedavi düzenlenir ve yakın takiple gebelik için hazırlık yapılır. Hatta gebelik gerçekleşirse yakın takibe devam edilir. Kan pıhtılaşmasını dengeleyecek ilaçların düzenlenmesi sağlanır.

    Açıklanamayan Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Ne Demektir?

    Tekrarlayan gebelik kaybı yaşayan çiftlerin yarısından fazlasında açıklanamayan tekrarlayan gebelik kayıpları olduğu söylenebilir. Bu durum yapılan tüm tahlil ve tetkiklerin sonucunda olumsuz hiç bir faktöre rastlanmaması ancak yine de düşük yaşanması durumudur. Bu çiftler için de farklı tedaviler önerilebilir, ancak bu tip durumlar için net olarak açıklanan evrensel tıbbi bir planlama bulunmaz. Daha detaylı araştırmalar, beslenme düzenlemeleri ya da çevresel faktörlerin değerlendirilmesi önerilebilir. Buna rağmen, herhangi bir müdahale olmadan genel gebelik yaşanma olasılığı bu çiftlerde yine de %50'den daha fazladır. Çiftler mutlaka takibe alınır.

    Doğru Tedavi Yaklaşımı ile Bilimsel Çözümler Üretiyoruz

    Tekrarlayan gebelik kayıpları için tedavide temel olan ve başarıya götüren durum kök nedenin saptanması için yapılan detaylı inceleme ve araştırmalardır. Sizlere aktardığımız tüm testlerle, yaşadığınız gebelik kayıplarının nedeni tespit edildiğinde uygulanacak tedaviyi belirlemek ve kişiye özel şekilde bu tedavileri planlamak çok daha sonuç odaklı olmaktadır. Çiftlerin bizlerle işbirliği içinde geçirecekleri bu süreçte önemli olan mevcut konuya odaklanmaktır. Her çiftin sürecinin ve yaşayacağı tedavi sürecinin farklı olması muhtemeldir. Evlat sahibi olmak için umutla bekleyen çiftlerimiz için en önemli önerimiz sabretmeleri ve bizlere güvenmeleridir.

    Tecrübemiz ve yaşadığımız binlerce farklı vaka ile, sürekli yenilenen bilgilerimiz ve en güncel teknolojomizle açıklanamayan ne varsa sizler için açıklamak ve çözüme ulaştırmak için hizmet sunmaya devam ediyoruz. Özellikle tekrarlayan gebelik kayıplarında sizlerin yaşadıklarını biliyor ve anlıyoruz. Sizlerin öncelikle insan olduğunuzu asla unutmuyor ve psikolojik olarak da sizlere destek olmak için çalışıyoruz.

    Koru Sağlık Grubu olarak bizim için başarı öncelikle kök nedene ulaşmak, doğru tedaviyi uygulamak ve komplikasyonsuz bir doğumla bebeğinizi size kavuşturmaktır. Hep birlikte bu tip bir başarı hikayesi için el birliği ile çalışalım.

    "Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz."