Kadın İnfertilitesi
Kadın Hast. ve Doğum

Kadın İnfertilitesi

    Kadın İnfertilitesi

    En yaygın tanımı ile İnfertilite bir yıl korunmasız olarak girilen cinsel ilişkide çocuk sahibi olamama durumudur. İnfertilite problemi kadında olabileceği gibi erkekte de yaygın olarak görülebilmektedir. Kadın İnfertilitesi yaş, yumurtlama problemleri, yumurta sayılarındaki hızlı azalma, üreme organı bozuklukları gibi birçok sebeple oluşabilmektedir. Günümüzde  Kadın infertilitesi oluşma oranları tüm infertiliteler içinde %40 gibi bir paya sahiptir. Kadında oluşan infertilite ve erkek İnfertilitesi hemen hemen eşit oranlarda gerçekleşme şansına sahiptirler. %10 gibi olasılıklarda da hem kadın hem erkekte infertilite problemi yaşanabilmektedir.

    Bazı durumlarda sebepsiz  infertilite de görülebilmektedir. Sebepsiz infertilite; altta yatan hiçbir sebep olmadan korunmasız bir yılı aşan sürede çocuk sahibi olamama durumudur. Bu gibi durumlarda çocuk sahibi olamayan kişiler yaşa ve yapılan tetkikler doğrultusunda belirli bir süre izlemeye tabi tutulabilirler. Sebepsiz infertilite gerçekleşme oranı tüm vakalar içerisinde %10'un üzerinde olup azımsanmayacak bir orandadır.

    Doktora Ne zaman Başvurulmalıdır ?

    Çocuk sahibi olamayan kişiler için doktora başvuru zamanları ilk olarak yaşa bağlı olarak değişebilmektedir. Normal süreçte çiftler 35 yaşından küçük ve bir yıl gibi bir süre ile korunmasız ilişkide bulunmalarına rağmen çocuk sahibi olamadılar ise doktora başvurmaları ve bir takım tetkiklerin yapılması gereği ortaya çıkmış demektir. Eğer çiftler 35 yaşın üzerinde iseler bir yıl gibi bir süreyi beklemeden çoğunlukla altı ay gibi sürelerde çocuk sahibi olunamadıysa yine doktora  başvurmaları gereklidir. Yaş dışında düzensiz ve çok ağrılı adet dönemi yaşayan bayanlar , daha önceden jinekolojik ameliyat geçmişi olanlar bu süreleri beklemeden doktora başvurarak muayene olmalıdırlar.

    Günümüzde en yaygın Kadın İnfertilitesi nedenleri ve tedavi seçenekleri aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır.

    Kadın İnfertilitesi Nedenleri

    Yumurtlama Problemleri

    Yumurta kapasitesinin düşmesi ile yumurtlama problemleri oluşabilmektedir. Bu durum erken yaşta menopoza girme sebebi ile oluşabileceği gibi  ileri yaşta çocuk sahibi olmak isteyen kişilerde de meydana gelebilmektedir. Yumurtlama sayıları yaş ilerledikçe belli oranlarda düşmekte en sonunda da menopoz diye adlandırılan sürece girildiğinde tam olarak bitmektedir. Yumurtlama kapasitelerinde düşüş yaşayan kadınlarda en sık gözlemlenen belirti adet düzensizlikleridir. Adet düzensizliği yaşayan kişilerin belirli süreler beklenmeden doktor kontrolünden geçmeleri gerekmektedir. Kadında yumurtlamanın olmadığı ya da yetersiz olduğu regl öncesi dönemde rahimden alınan biyopsi örneği ve adetin belli günlerinde progestoron hormon düzeyinin incelenmesi ile teşhis edilebilir.

    Kadın İnfertilitesinde Öncelikli Tedavi 

    Yumurtlama sayısında düşüş olduğu tespit edilen ve gebe kalmak isteyen hastalara öncelikli olarak yumurta sayısını ve kalitesini arttırıcı ilaçlar ve iğneler önerilebilmektedir. Hastanın yaşına bağlı olarak aşılama ve tüp bebek tedavisi de önerilebilen tedaviler arasında yer almaktadır. Bu durumun dışında polikistik over diye adlandırılan yumurta kistlerinden de kadın İnfertilitesi meydana gelebilmektedir. Ülkemizde en sık rastlanan İnfertilite nedenlerinin başlarında  gelmektedir. Bu hastalığın belirtisi düzensiz yumurtlama dönemleri ve düzensiz adet görmektir. Bu hastalar çok basit ilaç tedavileri ile düzenli yumurtlar hale getirilebilmektedirler. Tüp bebek tedavisine gerek kalmadan hamile kalanların sayıları bu gibi durumlarda oldukça yüksektir. Tedavi için yumurta kistlerinin sayısı ve yeri oldukça önemlidir.

    Tüplerde Oluşan Tıkanıklıklar ve Yapışıklıklar

    Yumurtayı rahme taşıyan tüplerde oluşan tıkanıklıklar ve yapışıklıklar Kadın İnfertilitesi oluşturabilmektedir. Tüpler yumurtalıklar ile spermlerin buluşmasını sağlayan kanallardır. Bu kanallarda oluşan tıkanıklıklar yumurtanın  spermle buluşmamasına engel olduğundan  gebelik durumu hiçbir zaman oluşamamaktadır. Tüplerdeki tıkanıklıkların kesin bir belirtisi olmamakla beraber pelvik ağrılara sebep olmaktadır. Ancak kesin tanı çekilen rahim filmi ile görüntülenebilmektedir. Bir diğer tanı yöntemi laparoskopik görüntüleme sistemleri ile konulabilmektedir. Tüplerde oluşan tıkanıklıklarda geçmiş zamanlarda  cerrahi müdahalelerle tüplerin açılma yoluna gidilmekte idi. Ancak günümüzde tüp bebek tedavilerinin başarı şansları çok yüksek olduğundan cerrahi müdahale gerçekleştirilmeden tüp bebek tedavisi ile çiftler çocuk sahibi olabilmektedirler.

    Tüplerin açılmasında diğer kullanılan yöntem ise HSG (rahim filmi) ile saptanan tüp tıkanıklıkların ince bir kateter yardımı ile kapalı olan tüplere sıvı gönderilerek açılması yoludur. Bu yöntem işlem olarak çok kısa süren ve ağrısız bir yöntemdir. Bu nedenle tüp tıkanıklıklarının tedavisinde çokça tercih edilmektedir. Bu yöntemle açılan tüplerden sonra kadının gebelik şansı da bulunduğundan tüp bebek tedavisine gerek kalmadan çocuk sahibi olunabilmektedir. Tüplerde oluşan tıkanıklıkların başlıca nedenleri rahim içinde oluşan enfeksiyonlar, düşük ve kürtaj sonrası oluşan yapışkanlıklar, tüplere yakın çevrelerde oluşan kistik yapılar veya miyomlar, tedavi olmayan polikistik over, doğuştan tüplerin olmaması gibi durumlar ile ortaya çıkabilmektedir. Tüplere yerleşen enfeksiyonlar cinsel yollarla bulaşabileceği gibi rahim içinde bakteriyel enfeksiyonlarda meydana gelebilmektedir. Tüm bu enfeksiyon durumları tüplerin yapısını bozarak yumurtayı rahme göndermeme sonucunu doğurmaktadır.

    Miyomlar Kadınlara Kısırlığa Yol Açar mı ?

    Rahim içinde oluşan kötü huylu olmayan oluşumlara miyom denilmektedir. Farklı boyut ve sayılarda olabilen bu oluşumlar genellikle çoğu  hastada herhangi bir şikayete ve bulguya yol açmazlar. Miyom sayısı ve boyutu arttıkça hastada regl dönemlerinde şiddetli kanama ve buna bağlı olarak anemi gibi bulgular yaratabilir. Yine boyut olarak büyük tabir edilen miyomlar; şişlik, hazımsızlık, kabızlık ve akıntı gibi belirtiler verebilmektedir. Miyomlar; boyut, sayı ve rahim içindeki yerlerine bağlı olarak gebe kalmayı engelleyici özellikte olabilmekte ve Kadın İnfertilitesi oluşturabilmektedir.  Miyomların teşhisi genellikle gebe kalamama gibi durumlarda yapılan görüntüleme sistemleri ile olmaktadır. Miyomlar bazı durumlarda gebe kalabilmiş kişilerde düşüklere ve erken doğumlara  sebebiyet verebilmektedirler. Bu nedenle teşhis ve tedavisi önem arz eden bir rahatsızlıktır.

    Tedavi gerektiren miyom varlığında hastalığın tedavisi cerrahi olarak yapılabilmektedir. Açık, histeresopik, laparoskopi  gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Bazı hastalarda oluşan miyom varlığı sadece  belli aralıklarla muayene edilerek gözlenme süreci ile devam ettirilmektedir. Bu gibi oluşumlarda miyomlar genellikle zararsız ve küçük boyutlardadır. Ancak belli periyotlarda kontrol edilmeleri önem taşımaktadır. Miyomların Kadın infertilitesi oluşturma olasılığı günümüzde %30-35 civarındadır.

    Kadınlarda Kısırlıkta Kanserli Hücre Oluşumları

    Rahim ve yumurtalıklarda oluşan kötü huylu tümörler de kadının gebe kalmasını engelleyen oluşumlar olabilmektedir. Yine kanser tedavisi için kullanılan ilaçlar ve kemoterapi gibi yöntemlerde kadın infertilitesi sebeplerindendir.

    Kadınlarda Kısırlıkta Rahim Yapısal Bozuklukları

    Bazı nadir görülen durumlarda rahim ağzında bulunan serviksin durumu gebe kalmayı engelleyen antikorlar oluşturabilmektedir. Bu gibi durumlarda kadından alınan servikal mukus incelemeye tabi tutularak bir tedavi yoluna gidilebilir. Rahim ağzında bazen küçük et parçaları olarak tabir edilen polipler oluşabilmektedir. Bu oluşumlarda kadın infertilitesine sebebiyet veren yapılardır. Bu yapılar hem spermin yumurta ile buluşmasına engel olabileceği gibi oluşan gebelik durumunda embriyonun rahimde tutunacak yer bulamamasına sebebiyet verebilir. Hastalığın bulgusu ultrasonografi (USG) ile anlaşılabilir.

    Kadın İnfertilitesinde Yaşının Gebelik İçin İleri Olması

    Kadının yaşının gebelik oluşumunda etkisinin olma sebebi üretilen yumurta sayıları ile ilişkilidir. 20-25 yaşlarında üretilen yumurta sayısı ile 35 yaşından sonra üretilen yumurta sayısı arasında önemli ölçüde farklılıklar oluşabilmektedir. Bu nedenle yaş büyüdükçe hamile kalma şansıda bir o kadar azalmaktadır. Günümüzde kadınların iş hayatında daha sık oranla rol oynamaları gebelik yaş ortalamasını ileri taşımaktadır. Bu da gebe kalmak için tedavi yöntemlerinin kullanılma sıklıklarının artması sonucu doğurmuştur.

    Kısırlıkta Endometriozis

    Rahmin iç kısmında bulunan tabakanın rahmin dışında gelişmesi durumuna endometriozis denmektedir. Bu tabaka çok çeşitli organlarda oluşum sağlayabilmektedir. En sık olarak rastlanan durum yumurtalıkların üzerine yerleşmesi şeklinde oluşmaktadır. Bu durumda oluşan hastalığa çikolata kistleri adı verilmektedir.  Görüntüsünden dolayı verilen bu isimde hastanın şikayet bulgusu genellikle şiddetli kasık ağrıları olmaktadır. Bu durum yumurta kalitesini bozarak Kadın infertilitesi durumuna yol açmaktadır.

    Çikolata kistlerinin tedavi yöntemi kişinin gebe kalma isteği ise buna göre bir  tedavi şekli seçilmektedir. Çikolata kistleri çoğunlukla tekrarlayan bir rahatsızlık olduğundan gebe kalma isteği olan çiftlerde laparoskopi önerilmekte ve ardından yumurta kalitesini ve sayısını arttırıcı ilaçlarla tedavi desteklenmektedir. Yada bu aşamada direkt tüp bebek tedavisi de önerilebilmektedir. Bu hastalığın yapısına, yerine gebe kalma isteği olan kişinin yaşına göre değişim gösterebilmektedir.

    Kadınlarda Kısırlıkta Alkol ve Sigara Kullanımı

    Aşırı alkol ve sigara kullanımı kadınların yumurta kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durumda Kadın infertilitesi oluşumunu tetikleyen önemli faktörlerden biridir. Sigara erkeklerde sperm kalitesini ve sayısını olumsuz etkilerken kadınlarda da gebe kalmayı önleyebilen etkileri olduğu ispatlanmıştır.

    Kadınlarda Kısırlıkta Sürekli İlaç Kullanımı

    Bazı hastalıkların tedavilerinde kullanılan ilaçlarında yumurtlama sayı ve kalitelerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.

    Kadın İnfertilitesinde Aşırı Kilo ve Stres

    Kilo problemleri ve obezite kadın infertiletesi oluşumunda önemli faktörlerinden biridir. Fazla kilolar hormon yapısını bozarak yumurtlama sorunlarına sebep olabilmektedir. Fazla kilolarla gebe kalmayı başarabilenlerde ise hamilelikte ciddi problemler oluşabilmektedir. Bu nedenle gebelik düşüncesinin  oluştuğu dönemlerde fazla kilolardan kurtulmak için sağlıklı beslenme düzenine geçilmesi yerinde olacaktır.

    Günümüzde kadınlarında iş hayatında fazlaca rol alması ile stres kaçınılmaz hale gelebilmektedir. Stres her türlü hastalığın tetikleyici faktörlerinin başında gelmekte olup Kadın İnfertilitesi oluşumunda da etkili bir rolü bulunduğu saptanmıştır. Gebe kalma stresini yaşayan çiftlerde de gebelik oluşumunda stres olumsuz bir etki yaratarak gebe kalmayı zorlaştırmaktadır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin sabırlı yaklaşımlarının gebelik oluşumunu olumlu yönde desteklediği bilinmektedir.

    Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar

    Kadının önceki yıllarında geçirmiş olduğu cinsel hastalıklar da Kadın infertilitesine sebebiyet verebilmektedir. Bu hastalıklar rahmin ve yumurtalıkların yapısal özelliklerini bozabilmektedir.

    Kadın İnfertilitesi Tanısı Koyma

    Çiftlerde çocuk isteği oluşmaya başladığı andan itibaren ilk 1 yılda hamile kalamayan kadının yaşının 30'un altında olması durumu ile 35 yaş üzeri kadının 6 ay boyunca korunmasız girilen ilişkide hamile kalamama durumu ayrı değerlendirilmektedir. Yaşa bağlı olarak kadının yumurta sayısı ve kalitesi azaldığından farklı tedavi yöntemleri önerilebilmektedir. Bu problemi yaşayan bayanların  ilk etapta bir jinekolojik ve pelvik muayeneden geçmesi gerekmektedir. Muayene bulgularına göre aşağıda belirtilen testler ile tanı konulmaya çalışılmaktadır.

    Öncelikle kadında yumurtlama olup olmadığını ve yumurtlama dönemi tespiti için ovulasyon testi yapılabilmektedir. HSG filmi olarak adlandırılan tüplerde herhangi bir tıkanıklık yada yapısal bozukluk olup olmadığını tespit eden ilaçlı testler yapılmaktadır. HSG filminin hamile kalamayan bayanlarda tüplere kontrast sıvı enjekte edilerek tüplerin kendiliğinden açılabilmesi sonucu test yapıldıktan bir müddet sonra kendiliğinden gebe kalma gibi durumları da olabilmektedir. Bunların yarı sıra aşağıdaki işlemler uygulanmaktadır:

    • Overyan Kan Testleri: Kaliteli yumurta üretimini gösteren testler olup adet döngüsünün başlarında yapılabilmektedir.
    • Histeroskopi: Serviksin ve rahim boşluğunun görüntülenmesine yarayan sisteme Histeroskopi denilmektedir. Histeroskopi yöntemi ile hem tanı koymakta hem de tedavi amaçlı başvurulabilmektedir. Rahim içinde oluşan miyom ve kistik yapıların tedavisinde , rahimin yapısal bozukluklarının tedavisinde , düşük problemlerinde ve kadın infertilitesi oluşturan diğer sebeplerde histeroskopi yöntemine başvurulabilir. Yöntem oldukça kolay uygulanabilen hastaların kısa bir sürede normal hayata dönebildiği cerrahi bir işlemdir.
    • Laparoskopi: Çoğunlukla karın içi ve üreme organlarının görüntülenmesi için göbek deliğinden ince bir endoskop yardımı ile genel anestezi altında yapılan görüntüleme işlemidir. Çikolata kistleri ve diğer iyi huylu kistlerin alınmasında, dış gebelik, miyom alınması ve rahim sarkması gibi sorunlarda kullanılan yöntemlerden biridir. Kadın İnfertilitesi saptanmasında ve tedavisinde de sık olarak kullanılmaktadır.
    • Pelvik ultrason: Özellikle rahim büyümesinin tanısı için yapılan bu test bununla birlikte dış gebelik , yumurtlama dönemi belirleme ,rahim yapısal bozukluklarının tespiti ve kistik yapıların saptanması işlemlerinde kullanılan bir yöntemdir. Kısa süren bir tanı yöntemi olup çoğunlukla ağrısız bir yöntemdir.
    • Hipofiz Hormon Testi-Tiroit Hormon Testi : Tiroit hormonları diğer yan etkileri ile birlikte hastada gebe kalmayı zorlaştırıcı yan etkiler yapabilmektedir. Özellikle Hipotiroidi olan hastalarda gebe kalmak diğer kadınlara oranla daha zorlaşabilmekte gebe kalınabildiği durumlarda da düşük tehdidi oluşturabilmektedir. Özellikle hamile kalmayı düşünülen dönemlerde kadınların hormonal testlerine baktırmaları gerekli durumlarda önce bu hastalıkların tedavisi önerilmektedir.

    Kadın İnfertilitesinin Kişi Üstünde Yarattığı Psikolojik Etkiler

    Çocuk sahibi olmak isteyip de olamama durumu hem kadında hem erkekte farklı psikolojik etkiler yaratabilmektedir. Çoğunlukla kadınlar bu durumdan daha fazla olarak etkilenmekte buda stres ve kaygı  faktörünü tetiklemektedir. Kadın İnfertilitesi yaşayan ve sorunun neden kaynakladığı ile ilgili bir takım testlere ve tanı yöntemlerine tabi tutulan kadın süreç içerisinde farklı psikolojik tepkiler verebilmektedir. Özgüven azalması, stres, kaygı ve mutsuzluk, panik gibi durumların gelişmesine sebep verebilen bu sürecin en sağlıklı bir şekilde atlatılmasını sağlamak için gerekirse uzman yardımı alınmaktan çekinmemek gereklidir.

    Bu dönem içerisinde çiftlerin birbirlerini anlaması ve destek olması stres ve kaygı durumunu azaltan çok önemli birleşendir. Kişiler bu dönemlerde aile ve arkadaş çevrelerinden uzaklaşma isteğinde bulunabilirler. Bu durum kendine güvenin azalması, konunun konuşulmak ve paylaşılmak istenmemesinden dolayı olabilmektedir. Stres her durumda olduğu gibi hastalıkların tetikleyicisi görevi görmekte bu durumda infertilite problemini arttıran başlıca etmenlerden olmaktır. Bu gibi psikolojik etkiler kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı durumlarda daha fazla oranda yaşanabilmektedir. Kişinin kendi kendine çözemediği durumlarda mutlaka uzman bir doktor tarafından yönlendirilmesi gerekli olabilmektedir.

    Sebebi Bilinmeyen İnfertilite

    Azımsanmayacak kadar çok oranlarda olan sebebi bilinmeyen infertilite problemi ne kadın ne erkekte yapılan bütün tetkik ve testlerde bir problem bulunmamasına rağmen, bir yılı aşkın korunmasız yolla girilen cinsel ilişkide çocuk sahibi olamama durumudur.  Bu gibi durumlarda yapılacak olan tedavi çeşidi çiftlerin yaşına bağlı olarak değişmektedir. Eğer çiftler 35 yaşının altında ise bu çiftlere kadının yumurtlama dönemini belirleyici bir takım sistemler uygulanarak bu tarihlerde birlikte olmaları önerilebileceği ve belli bir süre bu şekilde doğal gebe kalma süreci takip edilebileceği gibi ileri yaşlarda bu durum yaşanıyorsa aşılama ve tüp bebek tedavileri önerilebilmektedir.

    Aşılama tedavisinin başarı şansı %17-20 arasında değişmekle birlikte tüp bebek tedavisinde bu oran yaşa bağlı olarak %65 oranına kadar çıkabilmektedir.  Gelişen teknoloji ve yeni yöntemler ile tüp bebek tedavileri önceki yıllara oranla daha fazla tercih edilebilmektedir. Özellikle kadının iş hayatında daha fazla rol oynadığı günümüzde tüp bebek tedavisi çocuk sahibi olmak isteyip olamayanlarda alternatif tedavi yöntemlerinin başında gelmektedir.

    "Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz."

    Yazar Hakkında

    İpek  ULU

    Doç. Dr. İpek ULU

    tarafından 18.10.2020 tarihinde yazıldı.

    İletişim Formu

     
       
     
     

    Yazar Hakkında

    İpek  ULU

    Doç. Dr. İpek ULU

    tarafından 18.10.2020 tarihinde yazıldı.