PET/CT

Tüm hastalıklar başlangıç evresinde normal dışı gelişen birtakım biyokimyasal değişiklikler şeklinde ortaya çıkar. Başlangıçta moleküler ve hücresel seviyede olan bu değişiklikler daha sonraki hastalık süreçlerinde doku, organ ve organ sistemlerine yayılarak yapısal değişikliklere neden olur. Hastalıkların tanısında bu biyokimyasal değişikliklerin belirlenmesi ve ölçülmesi büyük önem arz eder. Bu yolla sağlanacak bilgiler hastalığın tanısında önemli olduğu kadar, hastalığın oluş mekanizmalarının açıklanmasında, koruyucu tedbirler alınmasında ve tedaviye yanıtın takibinde de oldukça önemlidir.
 
PET/CT, Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) ve Bilgisayarlı Tomografi (CT)’nin birlikte bulunduğu, tek hasta yatağına sahip bir görüntüleme sistemidir. Hareketli hasta yatağına yatırılan hastanın ardışık CT ve PET görüntüleri alınır. PET diğer Nükleer Tıp uygulamalarında olduğu gibi, radyoaktif görüntüleme ajanlarının hastaya damar, ağız veya solunum yoluyla uygulandıktan sonra vücut fonksiyonlarının ve metabolizmasının görüntülendiği bir yöntemdir.

PET-CT Farklılıkları Nelerdir ?

PET’de kullanılan görüntüleme ajanlarının en önemli farkı vücudun temel biyolojik altyapı taşları olan C (karbon), O2 (oksijen), F (flor) ve N2 (azot) elementlerini içermesi, bu elementler ile çok benzer kimyasal yapılara sahip olması ve vücutta biyolojik olarak bu moleküller gibi davranmasıdır. PET görüntüleme ajanlarının vücut içerisindeki biyolojik davranışlarını tespit ve takip etmek suretiyle hücre, doku ve organların fonksiyonları hakkında moleküler düzeyde bilgi elde etmek mümkün olabilmektedir.
 
PET, henüz yapısal anlamda bir bozukluğun ortaya çıkmadığı, ancak anormal biyokimyasal hareketliliğin başladığı, hastalıkların erken evrelerinde çok önemli bir tanı aracıdır.
 
Sistemin diğer yarısını oluşturan CT ile alınan görüntüler ise yapısal değişikliklerin belirlenmesinde, yerinin tanımlanmasında, lezyon ve çevre yapılar hakkında detaylı anatomik bilgi sağlanmasında ve PET ile alınan görüntüler üzerinde bazı düzeltmeler yapmada kullanılmaktadır. PET/CT, hastada erken ve geç hastalık süreçlerinde ortaya çıkabilecek değişikliklerin tamamını saptama yetisine sahip, yüksek teknolojik bir cihaz olup iyi sağlık hizmeti vermek isteyen sağlık kurumları için bulundurulması kaçınılmazdır. PET/CT alanındaki yeni gelişmeler uygulamaları daha basit, hızlı ve karşılanabilir bir düzeye getirmiştir.

PET-CT ile Radyasyon Düzeyi

PET/CT’deki önemli konulardan bir tanesi de hastanın tetkik sırasında aldığı radyasyon dozudur. Yeni sistemler, daha az PET görüntüleme ajanı ve düşük CT dozlarının kullanılmasına olanak sağlayarak alınan radyasyon dozunu en aza indirgemiştir.

PET-CT Hangi Hastalıkların Tanısında Kullanılır ?

PET/CT günümüzde sıklıkla kanser olgularının erken tanısında, evrelenmesinde, yeniden evrelenmesinde, hastalık hakkında geleceğe yönelik tahminlerde bulunmada, tedaviye yanıtın takip ve değerlendirilmesinde, uygun biyopsi yerinin belirlenmesinde, radyoterapi planlamasında, nüks ve uzak metastazların gösterilmesinde kullanılmaktadır.
 
Daha az ancak artan bir sıklıkla da kalp hastalıkları (koroner arter hastalığı, kalp kasının canlılığının belirlenmesi, kalp kası hastalıkları, by-pass’lı hasta takibi, vb.), beyin ve sinir hastalıkları (demans, beyin kanseri, biyopsi yeri belirleme, beyin gelişim bozuklukları, Parkinson Hastalığı, epilepsi, inme, bazı genetik geçişli hastalıklar vb.) ile psikiyatrik hastalıklarda (şizofreni, dikkat bozuklukları, hiperkinetik hastalıklar, anksiyete, panik bozukluklar, konuşma bozuklukları, alkol ve ilaç bağımlılıkları, nörotransmitter ve reseptör bozuklukları vb.) da kullanılmaktadır.
 
Sağladığı katkılar sonucunda hasta gereksiz tıbbi girişim ve testlerden, yararsız tedavi ve komplikasyonlarından, gereksiz masraf ve zaman kaybından da korunmuş olmaktadır.