Erkeklerin korkulu rüyası olan prostat kanseri, yaklaşık her 14 dakikada bir erkek hastanın ölümüne sebep olmaktadır. Özellikle 50 yaş üstü erkeklerde çok sık görüldüğü bilinen bu kanser türü, kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada yer almaktadır.
Bu kanser, prostat dokusunu meydana getiren bazı hücrelerin anormallik göstermesi ve tümör oluşturması sonucunda meydana gelmektedir. Kanser, prostat salgı organının yalnızca bir kısmından gelişebilir ya da birden fazla kısmında gelişme gösterebilmektedir.
Genel olarak 50 yaş ve üzerindeki erkeklerde görülen bu hastalık erken zamanlarında hiç belirti göstermeyebilir. Ancak tedavi edilmediği sürece zaman içerisinde büyüyüp idrar kanalına baskı yapacak hale gelmektedir. Bunun sonucunda hastalarda idrar yapma esnasında bazı şikayetler ortaya çıkmaktadır.
Tanısında ve tedavisinde geç kalınan bazı hastalarda kanserli hücreler prostat içerisinde kalmayıp etrafındaki dokulara da yayılım gösterebilir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi bu kanser türünde de son hızla tedavi çalışmaları sürmektedir.
Prostat Kanseri Nedenleri Nelerdir?
Prostat kanserinin tam olarak sebebi bilinmemekle birlikte en önemli risk etkenleri kişinin yaşı ve ailesindeki kanser öyküsüdür. Yapılan araştırmalara göre hastaların yaklaşık olarak yüzde 15’inde aile üyelerinde daha önceden kanser öyküsünün bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Kanserin oluşmasına bazı gen grupları sebep olmaktadır. Bunların yanında, çok fazla sigara kullanımı ve obezite de riski oldukça fazla arttırmaktadır.
Kanserin görülme sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Öyle ki, 70 yaş ve üzerindeki erkeklerin yarısında, 90 yaş ve üzerindekilerde ise tümünde mikroskobik olacak düzeyde prostat kanseri belirlenmektedir.
Bu hastalığa 50 yaşından küçük erkeklerde sık rastlanmamaktadır. Bu sebeple, hastalığın erken teşhisinin yapılması için 50 yaş ve üzerindeki erkeklere PSA taramasının yapılması önerilmektedir.
Prostat Kanseri Türleri Nelerdir?
• Adenokarsinom: En yaygın prostat kanseri türüdür. Prostatın iç bezlerindeki hücrelerden kaynaklanır. Adenokarsinom, genellikle yavaş büyüme eğilimindedir.
- • Küçük Hücreli Karsinom: Daha az yaygın bir türdür ve hızlı büyüyebilir. Genellikle agresif bir şekilde yayılmaya eğilimlidir.
- • Geçiş Hücreli Karsinom: Bu tür, idrar yolunun iç tabakasındaki hücrelerden kaynaklanır ve üriner semptomlara neden olabilir.
- • Muköz Adenokarsinom: Mukus üreten hücrelerden kaynaklanır ve daha az yaygın bir türdür.
• Sekretuar Karsinom: Bu tür de mukus üreten hücrelerden kaynaklanır ve genellikle agresif bir seyir izler.
İyi Huylu ve Kötü Huylu Prostat Kanserlerinin Farkları Nelerdir?
Prostat kanseri, genellikle iyi huylu prostat hiperplazisi (BPH) olarak adlandırılan iyi huylu büyüme ve kötü huylu büyüme olarak iki ana kategoriye ayrılır. İşte bu iki durumun farkları:
İyi Huylu Prostat Hiperplazisi (BPH)
• Bu, prostatın hücresel büyümesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve yaşlı erkeklerde sıkça görülür.
• BPH, prostatın içinde yer alan bez hücrelerinin büyümesi ve genişlemesi sonucu oluşur.
• Semptomlar arasında sık idrara çıkma, zorlu idrar yapma, idrar akışının zayıflaması ve gece idrara kalkma ihtiyacı bulunur.
• BPH genellikle kansere dönüşmez ve tıbbi tedavi veya cerrahi müdahale gerektirebilir, ancak genellikle iyi huylu bir durumdur.
Kötü Huylu Prostat Kanseri
• Bu, prostat bezindeki hücrelerin anormal büyümesi ve kontrol dışı çoğalması sonucu gelişen bir kanser türüdür.
• Kötü huylu büyüme, kanser hücrelerinin çevre dokulara ve diğer vücut bölgelerine yayılma potansiyeli taşır (metastaz yapabilir).
• Semptomlar idrar yolunu tıkayarak üriner semptomlara yol açabilir, ancak bazı vakalarda erken evrelerde semptomlar belirgin olmayabilir.
• Erken teşhis ve tedavi, kanserin yönetilmesini ve tedavi edilmesini mümkün kılabilir.
Prostat Kanseri Belirtileri
Prostat kanserinin diğer pek çok kanserde de olduğu gibi erken bir belirtisi yoktur. Genellikle prostat bezinin dış kısımlarına yakın başladığı için BPH da görülen şikayetlere benzer durumlar (idrar kanalının tıkanması nedeni ile oluşan) görülür. Ancak, hastalığın ilerlemiş aşamalarında belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Belirtiler genellikle şöyledir:
- • İdrar yaparken zorlanmak ve yanma hissetmek
- • Mesanenin boşaldığını hissedememek
- • Geceleri sık sık idrara kalkmak için uyanmak
- • İdrarda ya da menide kan olması
- • İdrar yapamamak
- • İdrar akışında azalma
- • Otururken rahatsız olmak ya da ağrı hissetmek.
- • Ağrılı boşalma durumu
- • Erekte olmada zorlanma
- • Halsizlik
İleri evrelerde ise metastaza bağlı olarak:
- • Kemik ağrıları ve kırıklar görülmektedir.
- • Bağırsak fonksiyonlarında bozukluk
- • Sebepsiz kilo kaybı
• Ayaklarda ya da bacaklarda oluşan ödem ve ağrı
Prostat Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Bu dönemde sağlıklı bir kişinin prostat kanseri olup olmayacağını belirten bir erken tanı yöntemi mevcut değildir. İlerleyen yaş ve genetik yatkınlıklar ortaya konulan risk faktörleri arasındadır. Bu risk faktörleri ile kişilere erken tanı olarak testler yapılmaktadır.
Aile içinde kanser öyküsü bulunan erkeklerde, 50 yaşında ve üzerindeyse sağlık taramaları tavsiye edilmektedir.
Ailesi içinde prostat kanseri hikayesi bulunan kişilerin, daha yüksek risk altında olduklarından dolayı, erken yaşlarda yakalanmamaları için tarama testleri doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir. Tarama amacıyla kullanılan yöntemler parmakla yapılan rektal muayene ve kan testi ile birlikte PSA adı verilen ölçümlerdir.
Kanserin Tanısında PSA Testi ve Prostat Muayenesi
Kan tahlilleri sonucunda, PSA proteinin kandaki total oranının ölçülmesine PSA testi denir. PSA referans aralığını yaş değişikliği ile farklılık göstermektedir. Ancak kişide 4 ng/ml biriminin altında olması beklenir.
Ancak, prostatın iltihaplanması, idrar yolu enfeksiyonu, cinsel ilişki, sonda takma işlemi, idrar yolu ameliyatları ve prostatın iyi huylu büyümesi de PSA proteininin kandaki oranı arttırdığı bilinmektedir.
Ya da PSA değeri normal seyrindeyken Prostat kanseri başlangıcı görülebilir. Bu nedenle kandaki PSA değeriyle birlikte parmak ile prostat muayenesi uygulanarak kanser taraması desteklenmelidir.
PSA Nedir?
Prostat kanserinin belirtileri sonucunda tanı koymada PSA yani prostat spesifik antijen kullanılmaktadır.
Prostat büyümesine tanı konulması için çok yaygın kullanılan PSA, prostattan salgılanıp kan dolaşımına sadece belirli oranda geçebilen proteindir.
PSA yüksekliği saptandığı yapılacak işlemler nelerdir?
PSA yüksekliği bulunduğunda, hastaya ultrasonla birlikte transrektal prostat iğne biyopsisi uygulanır ve patolojiye gönderilir. Eğer patolojik değerlendirme sonucunda kanser bulguları varsa, kanserin kaçıncı evrede olduğu belirlenir.
Multiparametrik MR
Prostat kanserinden şüphelenilen kişilerde tanıyı desteklemek adına yapılan bir görüntüleme yöntemidir. Kanserli olan dokular ve hücrelerin yoğunluklarındaki kanlanma ve artış gibi özellikleri, sağlıklı hücrelerden ya da dokulardan farklıdır. Bu sayede multiparametrik MR görüntülenmelerinde ayırt edip tanı koyulabilmektedir.
Bunun yanında, Multiparametrik MR ile tümörün prostattan farklı bir yere ulaşıp ulaşmadığı ve lenf nod yayılımları tespit edilmektedir. Aynı zamanda bu MR görüntülemeleri hasta kişiye prostat biyopsisi yapılması halinde kılavuz olarak kullanılmaktadır.
Prostat Biyopsisi
Biyopsi, doktor tarafından bir vücut dokusu örneğinin alınması ve daha sonra laboratuvarda, mikroskop altında incelenmesi işlemidir.
Standart prostat biyopsisi, yatış gerektirmeyen bir işlem olup, lokal anestezi altında rektuma koyulan özel bir cihaz ile prostattan parçalar alınmasıdır.
Ardından yapılan patolojik incelemeler sayesinde bu hücrelerin ya da dokuların içerisinde kanserli hücre olup olmadığı tespit edilmektedir. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yeni biyopsi işlemleri de geliştirilmiştir.
Bu sayede tanı aşamasında doğruluk oranları oldukça artmıştır. Prostat biyopsisi, kanseri teşhisi konulmasında ve tümörün türünün, agresifliğinin ve yayılım hızının tespitinde kullanılmaktadır.
MR-Ultrason Füzyon Biyopsi
Bu biyopsi yönteminde ise kişinin daha önce çekilmiş olan multiparametrik MR görüntüleri, ultrason cihazına aktarılıp tümörün tam olarak yeri tespit edilmektedir.
Böylece klasik biyopsilerdeki olduğu gibi rastgele parça yerine, direkt şüpheli bulunan alandan biyopsi işlemi yapılmaktadır.
Şüpheli noktanın ya da tümörün tam yeri bulunduğundan dolayı, o bölgeden fazla parça almak yerine daha az örnek yeterli olmaktadır. Füzyon biyopsi işlemi iki yöntem ile yapılmaktadır.
Bunlardan ilki perineal bölgede cilt altından girilerek uygulanan transperineal yöntemdir. Genel olarak lokal ya da genel anestezi ile hastaya uygulanmaktadır. Diğer yöntemde ise rektumdan girilip tamamlanan transrektal yöntemdir. Bu yöntem ise lokal anesteziyle yapılmaktadır.
Mikro Ultrason Füzyon Biyopsi
Mikro ultrason sistemi; çok kısa zamanda ve tek seferde, prostatın yüksek çözünürlüklü ultrasonografik görüntüsünü sunarak şüpheli bölgenin kolaylıkla ve doğru bir şekilde teşhis edilmesini sağlar. Teşhis edilen şüpheli bölgeler direk hedef alınarak biyopsi işlemi aynı anda eş zamanlı olarak gerçekleştirilir.
İyi Huylu ve Kötü Huylu Büyümenin Teşhisi ve Tedavisi Aynı Mıdır?
İyi huylu ve kötü huylu büyümenin teşhis süreçleri ve takipleri farklı şekiller olur. Dolayısıyla tedavi süreçleri de farklıdır. Ancak her iki durumun da belirtlileri benzerdir.
İdrara sık çıkma, idrar yaparken zorlanma ve gece idrara çıkma gibi belirtiler, prostat büyümesinin her iki türünde de görülür.
İyi huylu büyüme bulguları ile hastaneye başvuran bir hastanın öncelikle dikkatlice değerlendirilmesi gerekir ve büyümenin ne şekilde olduğu ortaya konmalıdır. Büyümenin iyi huylu ya da kötü huylu olduğunun ayrımının yapılabilmesi için hastalara PSA testi ve prostat muayenesi yapılır.
Gleason Skoru Nedir?
Gleason skoru, prostat kanseri dokusunun mikroskop altında incelenmesi sonucunda belirlenen bir derecelendirme sistemidir. Kanserli hücre biyopsisi veya cerrahi örneklerde kullanılır ve kanserin agresifliğini değerlendirmeye yardımcı olur.
Gleason skoru, patologlar tarafından belirlenen iki ayrı patolojik örnek bölgesinin derecelendirilmesi sonucunda elde edilir.
Her bir bölgeye bir skor atanır ve bu skorlar toplam Gleason skorunu oluşturur. Genellikle 3 ila 5 arasında değerler alır ve düşük skorlar daha az agresif kanseri, yüksek skorlar ise daha agresif kanseri temsil eder.
Örneğin, birinci patolojik örneğe verilen Gleason skoru 3 ve ikinci patolojik örneğe verilen Gleason skoru 4 ise, toplam Gleason skoru 7 olur. Bu skorlar, doktorların kanserin agresifliğini ve tedavi seçeneklerini değerlendirmelerine yardımcı olur.
Kanser Evrelerinde Kullanılan TNM Sistemi Nedir?
Kanser evreleri, hastalığın yayılma derecesini ve tedavi seçeneklerini belirlemek için kullanılan bir sınıflandırma sistemidir. Genellikle TNM sistemi kullanılarak evrelendirilir. TNM sistemi üç ana bileşenden oluşur:
- • T (Tumor) Evresi: Tümörün büyüklüğünü ve prostat dışına yayılıp yayılmadığını belirler.
TX: Tümörün büyüklüğü veya yayılması hakkında yeterli bilgi yok.
T0: Tümör saptanmamış.
T1: Tümör prostatın içinde, büyüklüğü klinik olarak saptanamaz.
T2: Tümör prostatın içinde, büyüklüğü saptanabilir.
T3: Tümör prostatın dışına yerleşmiş.
T4: Tümör çevre dokulara yayılmış.
- • N (Node) Evresi: Lenf düğümlerine olan yayılımı belirler.
NX: Lenf düğümlerine yayılma hakkında yeterli bilgi yok.
N0: Lenf düğümlerine yayılma yok.
N1: İleri evre kanserlerde lenf düğümlerine yayılma var.
- • M (Metastasis) Evresi: Kanserin vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını belirler.
MX: Uzak metastaz hakkında yeterli bilgi yok.
M0: Uzak metastaz yok.
M1: Uzak organlara metastaz var.
Bu üç bileşen bir araya getirilerek hastalığın evresi belirlenir. Örneğin, "T3N1M0" prostat kanserinin prostat dışına (T3) ve lenf düğümlerine (N1) yayıldığını, ancak uzak metastazın olmadığını (M0) gösterir.
Prostat Kanseri Evreleri
Prostat kanseri evreleri 1 ila 4 arasında sıralanır, daha yüksek sayılar hastalığın daha ileri evrelerini temsil eder. Evreleme sonucunda hastalığın tedavi yöntemleri ve prognozu belirlenir.
1. Evre
Bu evrede tümör yalnızca prostat içerisinde yer almaktadır. Tümör, rektal muayene ile hissedilememektedir. Çünkü boyutu oldukça küçüktür. Lenf nodlarına yayılımı ya da vücudun farklı alanlarına yayılımı mevcut değildir. Derecesi de oldukça düşüktür.
2. Evre
İkinci evrede tümör, prostat organının içerisine doğru ilerlemiştir. Fakat çevresindeki dokulara yayılmamıştır. Tümör bu evrede rektal muayene veya MR görüntüleme yöntemleri ile tespit edilmektedir. Lenf nodlarına yayılma ya da vücudun diğer alanlarına yayılım mevcut değildir.
3. Evre
Üçüncü evrede tümör prostat organının ötesine yani sperm kesesi gibi dokulara yayılımı görülmektedir. Lenf nodlarına yayılma ya da vücudun diğer bölgelerine yayılımı yoktur.
4. Evre
Dördüncü evrede ise kanser prostatın çevresindeki diğer dokulara da yayılmıştır. Bu evrede genel olarak kemiklere, lenf nodlarına, akciğerlere ya da karaciğere metastaz yapabilmektedir. Prostat kanserinin derecesini belirlemek, ideal tedavinin uygulanabilmesi ve kanser hastalığının halini takip etmek açısından oldukça önemlidir.
Prostat Kanseri Nereye Metastaz Yapar?
Prostat kanseri, özellikle ilerleyen evrelerde, çevre dokulara ve diğer vücut bölgelerine yayılabilir. Bu yayılma sürecine metastaz denir. Metastaz yapabileceği yerler şunlar olabilir:
- • Lenf Bezleri: Genellikle ilk olarak yakın lenf bezlerine yayılabilir. Lenf bezleri, vücudun farklı bölgelerine dağılan lenf yolları boyunca bulunan savunma hücrelerini içeren bölgelerdir.
- • Kemikler: En sık kemiklere metastaz yapar. Omurga, kalça kemiği ve kaburgalar gibi büyük kemikler bu metastazlara eğilimli bölgelerdir.
- • Akciğerler: Kanser akciğerlere de metastaz yapabilir. Bu durum genellikle hastalığın ilerlemiş evrelerinde görülür.
- • Karaciğer: İleri evre kanser vakalarında, karaciğere metastaz görülebilir.
• Beyin: Nadiren beyine metastaz yapabilir. Bu durumda standart semptomların aksine nörolojik semptomlar da ortaya çıkabilir.
Prostat Kanseri Tedavisi
Kişiye prostat kanseri teşhisi konulduktan sonra, Kanserin hangi evrede olduğu, yayılma durumu, yayıldığı bölgeler, kişinin genel sağlık durumu, yaşı, önceki ya da kronik hastalıkları göz önüne alınarak, kişiye özel olarak planlanır.
Prostat Kanserinde Cerrahi Tedavi - Radikal Prostatektomi
Günümüzde metastaz, prostat bezinde sınırlı olan prostat kanseri vakalarında tüm dünyada kabul edilen ilk tedavi yöntemidir (radikal prostatektomi). Bu operasyonda prostat bezi ve mesanenin alt arka tarafında hem sağ hem sol tarafta bulunan vezikula seminalis isimli sperm keseleri çıkarılıp alınarak, idrar torbası ve idrar kanalı tekrar birbirine birleştirilir.
Robotik Cerrahi Ne Demektir?
Robotik cerrahi, en kısa tanımı ile açık ameliyat ve laparoskopik cerrahi metodlarının yanı sıra, başarılı bir şekilde uygulanabilen cerrahi yöntemdir. Robot yardımlı laparoskopik cerrahi olarak da tanımlanabilir.
Robotik Cerrahide Cerrahın Fonksiyonu Nedir?
Robotik cerrahi ile en büyük yanılgılardan biri operasyonun robotlar tarafından yönlendirildiğidir. Robotik cerrahide ameliyat robotun kendisi tarafından değil, uzman doktor tarafından robotik konsol ve kameraler yardımıyla gerçekleştirilmektedir.
Robotik cerrahide, Da Vinci robotu, hasta konsulu ve cerrah konsolu olmak üzere üç ayrı bölüm bulunur.
Uzman doktor tarafından verilen komutlar eş zamanlı olarak hasta Da Vinci robotuna iletilir. Böylece operasyon uzman doktorun yönlendirdiği robotik konsollar aracılığı ile gerçekleştirilir.
Robotik Cerrahinin Açık Ameliyattan Farkı Nedir?
Robotik cerrahide standart laparoskopi ve açık cerrahiye göre pekçok farklılığı bulunmaktadır. Robotik cerrahi, diğer yöntemlere göre daha az kan kaybı ve ağrı sunarken, aynı zamanda hızlı iyileşme ve işe dönüş avantajları sağlamaktadır. Ayrıca, estetik olarak daha az kesi olması hasta için en önemli farklılığıdır.
Ayrıca robotik ameliyatlar sırasında cerrah çok daha net görüntü aldığı için iyi tümör kontrolü sağlayabilir.
Radyoterapi
Radyoterapi, yüksek enerjili radyasyon kullanılarak kanser hücrelerinin öldürülmesi veya kontrol altına alınması amacıyla kullanılan bir tıbbi tedavi yöntemidir. Radyoterapi, kanser hücrelerinin DNA'sına hasar vererek çoğalma yeteneklerini bozar ve ölümlerine neden olur. Bu şekilde, tümör büyümesi engellenir veya tümör boyutu küçültülür.
Radyoterapi, prostat kanseri gibi birçok kanser türünün tedavisinde kullanılabilir. Tedavinin amacı, kanser hücrelerini hedef alarak yok etmek veya kontrol altına almak, aynı zamanda çevre sağlıklı dokulara zarar verme riskini en aza indirmektir.
Özellikle birinci ve ikinci düzeydeki vakalarda bu yöntem ile yüksek başarı elde edilebilir. Radyoterapi ile erken evre kanser tedavisinde sağ kalım oranları 5 yıllık süreçte %95’ler düzeyindedir.
Radyoterapinin Yan Etkileri Nelerdir?
Radyoterapinin yan etkileri tedaviye başlar başlamaz ortaya çıkmaz. Onun yerine tedavi süresince ve ilerleyen zamanlarda, alınan doz miktarı arttıkça gerçekleşmektedir.
Hangi yan etkilerin görüleceği, şiddeti ve hatta yan etki olup olmayacağı kişiden kişiye değişmektedir.
Genel olarak yan etkilerden bazıları ise ciltte rahatsızlık ve vücutta meydana gelen yorgunluk hissidir. Prostat kanserinde kullanılan ışın tedavisi, sertleşme bozukluğuna ve idrar tutamamaya sebep olabilmektedir. Bunun dışında da idrarda kan görülmesi ve sık idrara çıkma gibi durumlar da olası yan etkilerdendir.
Kemo-Hormono Terapi
Prostat kanserinin ilerledikçe metastaz yaparak prostatla sınırlı kalmayıp komşu doku ve organlara yayabilir. Hastalığın ileri evrelerinde cerrahi müdahaleler yetersiz kaldığından dolayı bu tip ilaç tedavileri tercih edilmektedir.
Prostat dokusu hastalığın bu evresinde testosteron etkisini engellemeye yardımcı ilaçlar (anti-androjen ilaçlar) kullanılmaktadır. Bu tedavi yöntemine ise hormonoterapi yani hormon terapisi denmektedir.
Hastanın tedaviye cevap vermemesi ya da hastalığın direnç kazandığı durumlarda kemoterapiye başlanır. Bu şekilde kanseri ileri seviyede olan hastaların yaşam sürelerinin uzatıldığı bilimsel çalışmalar ile açıklığa kavuşmuştur.
Prostat Kanserinin Ameliyatsız Tedavisi Mümkün Müdür?
Günümüzde prostat kanseri için, ameliyat olmadan yapılan tedaviler mevcuttur. Ameliyatsız tedavi için, fokal terapi, hormonoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler kullanılabilmektedir. Ancak bütün bu tedavi yöntemlerinde ana unsur hastanın sağlık durumudur. Uygun yöntem hastaya göre belirlenir.
Prostat Kanserine Ameliyatsız Tedavi: Fokal Terapi
Fokal terapi, kanser tedavisinde tüm tümör bölgesini değil, sadece tümörün belirli bir bölgesini hedefleyen bir tedavi yaklaşımıdır. Bu yöntem, kanser hücrelerini ve tümörü kontrollü bir şekilde hedef alarak çevre sağlıklı dokulara daha az zarar verme amacını taşır.
Çeşitli kanser türlerinde kullanılabilen tedavi, özellikle prostat kanseri tedavisinde dikkat çeker. Tedavinin 5 yıllık kazandırdığı sonuçlar içinde %75 ilâ %90 arasında onkolojik başarısı bulunmaktadır. Sadece düşük-orta riskli kanser hastalarına uygulanan tedavide çeşitli yöntemler kullanılır:
- • HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason): Ses dalgalarını kullanarak kanserli dokuyu ısıtarak tahrip eden bir yöntemdir.
- • Kriyoablasyon: Düşük sıcaklıkta kanser hücrelerini donduran bir yöntemdir.
- • Lazer Ablasyonu: Lazer enerjisi kullanarak kanser hücrelerini tahrip eden bir yöntemdir.
• Mikrodalga Ablasyon: Mikrodalga enerjisi kullanarak kanserli dokuyu ısıtarak tahrip eden bir yöntemdir.
Fokal Terapi Herkese Uygulanabilir mi?
Fokal Terapi, öncelikle erken evrede tanı konulmuş, kanser hücreleri vücutta yayılmamış hastalar için uygundur. Aynı zamanda bu tedavi, daha önce ışın tedavisi görmüş ancak kanser hücrelerin prostat içinde tekrar görülmüş hastalar için de kullanılabilir.
Prostat Kanserinin Tedavisi Fokal Terapinin Avantajları
Çevre Sağlıklı Dokuları Koruma: Sadece kanserli bölgeyi hedef aldığı için çevre sağlıklı prostat dokularına ve çevreleyen organlara minimum zarar verir. Bu, idrar kontrolü ve cinsel fonksiyon gibi yaşam kalitesi faktörlerini daha iyi koruma imkanı sunar.
- • Düşük Yan Etki Oranı: Geleneksel tedavi yöntemleri, kanserli dokunun yanı sıra çevre sağlıklı dokulara da zarar verebilir ve buna bağlı olarak yan etkiler daha fazla olabilir. Fokal terapi, yan etkilerin daha düşük olması nedeniyle hastaların yaşam kalitesini daha az etkiler.
- • Ameliyatsız Yaklaşım: Fokal terapi, kesi olmadan yapılan bir tedavi şeklidir, yani büyük cerrahi müdahalelere veya dışarıdan uygulanan yoğun radyoterapiye ihtiyaç duymaz.
- • Erken Evre Hastalar İçin Uygun: Terapi, kanserin erken evrelerinde, özellikle tümör sınırlıysa ve yayılmamışsa uygun bir seçenektir. Sadece tümöre odaklanmak, tedavi sonuçlarını optimize etmeye yardımcı olur.
• Tekrarlayan Tedaviler İçin Olasılık: Daha önce ışın tedavisi görmüş ancak kanser hücrelerin prostat içinde tekrar görülmüş hastalar için de kullanılmaktadır.
Prostat Kanserinin Tedavisi Fokal Terapinin Dezavantajları
Fokal terapi, multiparametrik MRI kullanılarak yapılabilmektedir. Ancak multiparametrik MRI kullanımının kanserli dokunun belirlenmesinde yetersiz kalıp kalmadığı konusu tartışılmaktadır.
Düşük-orta riskli prostat kanserinin belirlenmesinde yetersiz olabilmektedir. Bunun sonucunda ise eksik bir tedavi ortaya çıkma ihtimali söz konusudur.
Prostatın tamamen çıkarıldığı cerrahi işlemlerde, ameliyat öncesi ve sonrası patoloji sonuçlarında farklılıklar gözlemlenmiştir. Sonuçlar, %25 ilâ %30 oranında hastanın yetersiz ya da fazladan tedavi gördüğünü göstermektedir.
Fokal terapi tedavisi yetersiz kalması, sonra yapılması gerekecek bir cerrahi işleminin zorlaşmasına sebep olmaktadır.
Yüksek riskli kanser hastalarındaki etkisi hâlâ tartışma konusudur. Düşük-orta riskli prostat kanserlerinde başarılı tedavi sonuçları mevcuttur.
Prostat Kanseri Yaşayan Erkeklerde Oluşabilecek Psikolojik Zorluklar
Prostat kanseri, erkeklerin fiziksel sağlığını etkilediği kadar, ruhsal sağlığını da etkileyen bir durumdur. Teşhis konulan bireylerde; stres, kaygı, depresyon gibi psikolojik sorunlara sebep olur.
Tedavi sürecinin yan etkilerinden olan cinsel işlev bozukluğu, idrar kaçırma ya da idrar yapmada zorlanma gibi etkiler kişinin özgüvenini kırabilirken, hastalığın olası sonuçları kişide ölüm korkusu oluşturabilir.
Bu durumlar altında, kanser tedavisi başarıyla tamamlandıktan sonra dahi tekrar etmesi endişesiyle karşılaşılabilir.
Ancak, tedavi sürecinde ve sonrasında psikolojik destek almak hem psikolojik sağlığınız hem de tedavinizin ilerleyişi için önemlidir.